İlk kundağın
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum.
Acı nedir
Tatlı nedir… bilmezdin
Dilin damağın
Ben oldum.
Elinin ermediği
Dilinin dönmediği
Çağlarda, yavrum
Kolun kanadın
Ben oldum
Dilin dudağın
Ben oldum.
Belki kıskanırlar diye
Gördüklerini
Sakladım gözlerden
Gülücüklerini…
Tülün duvağın
Ben oldum!
Artık isterlerse adımı
Söylemesinler bana
‘Onun Annesi’ diyorlar…
Bu yeter sevgilim bu yeter bana!
Bir dediğini iki
Etmiyeyim diye öyle çırpındım ki
Ve seni öyle sevdim sana
O kadar ısındım ki
Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim
Gün oldu kırdın…
İncinmedim;
İlk oyuncağın
Ben oldum.. Yavrum
Son oyuncağın
Ben oldum…
Layık değildim
Layık gördüler
Annen oldum yavrum
Annen oldum!
Sevdalanmak hiç sebepsiz.
En güzeli görmek gözlerinde,
Ağlarken seninle ağlamak,
Senden de fazla…
Güldüğünde cennete döner dünyası,
Dünyayı serer ayaklarının altına.
Cennet kendi ayakları altında olsa da…
Dudaklarından dökülen bir “anne” sözü,
Duyduğu anda, görmez dünyayı gözü…
“Yavrum” derken, bal akar dilinden,
Ne yaparsan yap çıkmazsın hiç yüreğinden…
İster en iyiyi, en güzeli;
“Şahindir” gözünde “kuzgun” da olsa bebeği.
Kırılsa da darılmaz;
Çarpar hep yavrusu için yüreği…
Boşa dememişler: “ kalbini söksen de
Ayağın takılsa taşa ah yavrum!
Diye inler ana yüreği”…
Bütün anneler
Teşekkür borçludur evlâtlarına.
Çünkü;
Onlar yapmıştır “kadın”ı “ANA”